17 Temmuz 2011 Pazar

Habib ŞEN...

  O güzelim yeşile,sık sık olmak üzere merhaba diyen,her damlasının meleklerin indirdiğine inanılan yağmur berekettir benim topraklarımda. Yeşili hep yeşil yapan yağmur,ufak uşakları top oynarken hep ıslak eder. Küçük yüreklerin,büyüdükçe yılmaz ve inat bir adam olmasını sağlar yağmur bizim oralarda.Aramız iyidir hani,bir yağdımı,bir dahakini haftalar sonrasına bırakmaz,ertesi gün hatırlatıverir kendisini.

  Bereketin yeryüzüne inmesini sağlayan yağmura bulaşan acı, o yağmur damlalarının gözyaşı olmasına sebep olan şeydir.Acemi mühendismidir bilinmez,teknik hatamıdır anlaşılmaz,yoksa gizli bir nükleer çalışmamıdır,tahmin bile edilmek istenmez.Ama Çerbonildir adı.Lanet olası şehir,lanet olası isim,lanet olası santral.

  Ortalama olarak bir yağmur damlasına da dahil oluveren bilmem kaç mol radyasyon,ortalama bir yaprağa düşen bilmem kaç adet yağmur damlası, ortalama olarak çaydaki yaprak adedi,fındık ocağındaki yaprak adedi,lahananın yüzey alanı,salatanın hacmi.Ortalama olarak bir tencere lahana çorbası için yapılan bilmem kaç adet lahana yaprağı.Ortalama bir ailede,o tencereden çıkan bilmem kaç tabak lahana çorbası.Ortalama bilmem kaç kaşıkta içilen lahana çorbası...Ve sonuç olarak, ortalama her haneden bir can.O bir damladaki bilmem kaç mol lanet radyasyonun sebep olduğu masum canlar,kimisi 1,kimisi 7,kimisi 17,kimisi 47,kimisi 77 yaşında.Her bir can için,bir ananın gözünden,bir bacının gözünden,bir babanın,bir kardeşin,bir teyzenin,bir amcanın,dayının,halanın gözünden düşen gözyaşı damlası...İşte bir bereketsiz yağmur damlası...Binlerce masumun arkasından dökülen gözyaşları...İkisi de su değil mi özünde? Neden biri acı verirken,diğerinin çektiği acıdır?Bilinmez.Aslında bilinir de, bir taze Rize çayı olsa içilemez o derecedir verdiği acı.

   Nedir gerisi,eksiği,fazlası bu işin? Bu işin acısını çeken bilir.Bilmediği bir şehirde,bilmediği işlerin sonucunu çeken bilir bu işin acısını,yüreğindeki yarasını. Bu öyle bir acıdır ki, kendi canından sonra,Çernobil yüzünden giden her canda yarası ilk günkü kadar geniş deşiliverir.

   Bir pantolon,bol bir pantolon,üzerinde bir gömlek,salaş olmak zorundaki o göbeği örtebilsin,gömleğin üzerine bir kravat...Gömleğin iki yakasının birleştiği noktadan itibaren belirginleşen bir meymenetsiz yüz...Ellerinden biri masa üzerinde,diğeri ise gösteri zamanını bekliyor.Zamanı geldiğinde ise,yudumluyor,mis gibi İngiliz çayından.İnanıyor o yeşil bölgenin,yüreği bembeyaz olan nenesi,rahat bir nefes alıyor,içiriyor Çernobil şehidi oğlunun yadigarına,torununa,eskiden mis gibi olan,ama şimdi zehir dolu Rize çayını...Temiz yürekler böyle kandırılıyor bu ülkede,o temiz yüreklerden  bir de torun için yaş dökülmesi gerekiyor,metrekare başına düşen lanet olası yağmur damlalarını nötreylemek için.

   Süslü bir kadın,kameraların yayına girmesi bekleniyor,kameralar kayıtta.Önündeki listeye göre mutlu ve ya hüzünlü olması gereken kadın,o haberin uzunluğu kadar olan süre içerisinde üzgün bir ses tonuyla veriyor bir Çernobil faciasını daha.Haber bitince,kalkıyor masasından,hayatına devam ediyor,en doğal hakkı olan şeye...Yüzünde gülücükler,umrundamı bilmem kaç dakika önce hüzünlü olması gerektiği haberdekinin durumu...Değil.

  O acıyı yaşayan bilir,canı gidenler veya gitmekten son anda kurtulanlar bilir o lanet olası Çernobili.Bir Çernobil mağdurunun yeğeni olarak söylüyorum,o acıya şahit olmaktan son anda kurtulan bir küçük yüreğin sahibi olarak,şimdi o zamana göre biraz daha büyümüş biri olarak söylüyorum,bir Trabzonspor taraftarı olarak söylüyorum;

  Allah mekanını cennet eylesin Habibim.Kardeşim.Allah nur içinde yatırsın.Günahlarını affetsin,mekanını cennet,melekleri arkadaş etsin yanına.Söyle o meleklere,bizim gibi yalvar yaradana,daha inmesin o masmavi gökten zehir dolu yağmur damlaları,yemyeşil doğaya...İnmesin ki,meymenetsiz suratlar,al yanaklı neneyi kandırmasın çay içip, spiker bozuntusu bir kadın 45 saniyeliğine o üzüntüyü yaşıyormuş gibi rol yapmasın.Çeken bilir Habibim.Allah sana rahmet eyleye...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder