''Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden...'' diye başlayıp devam eder Ahmet Haşim şiiri.Bu şiir ki, pek çok insan için bir başyapıt iken pek çoğu için ise sadece şiir değil bir hayat felsefesidir,şiirin temeli ise merdiven basamaklarıdır zannımca...
Basamaklar...Basıp çıktığınız her adım sizi bir üst kata ve ya bir üst kademeye taşıyan statik bir konumu olan araçtır.Her basamağı çıktığınızda,''acaba çıkabilecekmiyim?'' korkusunu bir kez daha yenmiş ve kendinize bir kez daha güven hissetmiş olursunuz.Kimi basamaklar çok zordur,adım atmaya cesaret edemezsiniz, kimileri ise gayet kolay ve yormayan...
Kimi basamaklar, Uzakdoğu ülkelerinde sabır testi olarak öğrencinin karşısına koyulurken,kimi zaman da basamaklar,acele eden bir kişinin üçer üçer adım atmasına tanık olur.Statik bir konumu ve bu konumunun gereği,üzerine her basanı yukarıya taşıyan bu yapılar,onu keşfeden ve kullanan insanoğlunun sosyolojik,mühendislik vb alanlarında ders kitaplarına da girmiş,kimi zaman Binom Üçgeninin basamağı(Hayyam Üçgenidir aslı) kimi zaman ise ''Zafere Giden Yol'' misali yazılan kitaplarda yükselişi simgelemiştir...
Asansör çıkınca mertlik bozulmuş gibi gözükse de basamak hala en büyük yükseliş aracıdır,elektriğe ihtiyacı yokken, depremde asansöre göre daha sağlıklı olduğu söylenebilir.Pek çok şarkıya söz olmuş olan basamaklar,biraz önce söylediğim gibi yükselişin temsilidir aslında.
Modern şehirlerde yaşayan insanlar için bulunmaz bir nimet olan,zafere ulaşıldığında geçilen zorluklara atıf yapılan basamak,benim memleketimde,köyümde yoktur maalesef...Evet ilkel bir durumdur belki,ama ben köyümdeyken,çıkacak basamak bulamam, fakat yukarı çıkmam gerektiğini bilirim...Bazen yağmur yağar diyeceğim,yaradana haksızlık olacak,haftanın neredeyse 5 günü yağmurdur bizi oralar, yağmurlu ve basamaksız olan toprakta yukarı çıkmak ise hem cesaret hem yetenek ister.
Ben ve o yolları benden çok kullanan hemşerilerim alışığızdır yağmurlu ve ya yağmursuz havada,oralardan çıkmaya,alışığızdır basamaksız yükselmeye,zordur yaptığımız ama biz zoru severiz maalesef...
Hayatta olduğu gibi hayatımızın en önemli parçası olan futbol için de takımımızın yaptığı budur aslında. Karşısında oluşturulan sağlam bir yükseliş icadına karşı, toprak ve zor olan yoldan çıkmak onun tercihi olmuştur.O tercih onu çok yormuş,rakibi ise basamaklar sayesinde yukarılara çıkmıştır,ama şu vardır ki,yağmur basamakları temizleyemez,yağmur toprağı temizler...Seçtiği ve sevdiği o zor yol, ayağını kaydırma tehlikesi barındırsa da aslında ayağını değil ayağının altındaki pislikleri kaydırır,temizler...Temiz yoldan çıkan adam temiz adamdır,kirli basamaklardan tırmanmaya çalışan takımın kirli kalmak zorunda olduğu gibi...
Toprak bayırlar, ne sabır testidir,ne de acele etmek için denenebilecek bir eylem mekanı...Sadece ve sadece araçtır,varlığından övünülmeyen,hakkında kitaplar yazılmayan, teorilere ve tezlere konu olmayan bir araç...Taşıdığı anlamdan başka anlamlar yüklenmek istemeyen bir araç,bu araçtır ki o toprağın insanlarını ve o toprağın takımını lekesiz tutmuştur...
Dipnot: Trabzon ve Karadeniz,bu ülke için en gereken mekanlardan biridir.Bunu ben ukalalık ve ya kibir olsun diye değil,gerçekleri gördüğümü düşündüğüm için söylüyorum,şöyle ki;
Bu ülkede kafatasçı yaftası Trabzona yapıştırılmıştır.Yine bir zaman Radikal İslamcı tanımı yapılmıştır,bir zaman barbarlığın tanımını Trabzon ile yapmaya çalışmışlardır,''ellerinde silahlarla dolaşan çocuklar'' örneklerini,kucaklarında sıcak ama helal olduğu şüpheli evde büyüyen çocuklarına anlatmışlardır...Tüm kötü örneklerinin mutlaka bir yerinde vardır Trabzon...ve Karadeniz.Öyle büyük bir önemi vardır ki, bazı kesimler ne zaman bir kötü örnek verecek olsa orayı vermek isterler,kötüyü örnek gösterip iyiliğe sevketmek için...Bunların hepsini anlayabilen bizler,bugün de önceki gibi yapılan Pontus yaftasını dinliyoruz...Sadece dinliyoruz ama,güzel oluyor,sırada ne var? diye sormadan,edemeden...
Saygılar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder