Yaşadığımız dünya üzerinde ''gerçek'' kavramını
anlamamızda duyguların etkisini, aklın etkisine göre daha fazla gören
düşünceye empirizm denir.Bu düşünceyi temele oturtup farklı bir şeyler
üretebiliriz.Örneğin; küçük bir çocuğun bahçesinde topa vurduğunu
varsayalım.Bu küçük çocuk topa sert vurursa ayağı acır.Ayağında acı
hissi oluştuysa eğer, tekme attığı ''şey'' gerçektir.Ama tekme attığı
''şey''in top olduğunu ispatlamaz bu bize.Çünkü vurduğu ''şey'' ona
sadece sertlik hissi verir.Top olduğunu kesin olarak anlamak için ise;
çocuk ''şey''e vurduğunda,hem sertlik hissi,hem de topun yapıldığı
malzemeyi,maddeyi hissetmesi gerekir.Sadece sertlik hissi hissettiğine
göre,vurulan ''şey''in sert olduğunu kesin olarak ispatlamış
oluruz.Vurulan ''şey''in top olduğunu ise kesinleştirememiş oluruz.Yani
gözümüzle gördüğümüz pek çok şey,bir yanılgı olabilir,daha da kötüsü;
gözümüzle gördüğümüz herhangi bir şey aslında görmediğimiz gibi
olabilir.Zihnimizdeki görüntü bir yanılgı olabilir.
3 Temmuz’dan beri yaşadığımız bu süreç; yukarıdaki paragrafta anlattıklarıma paralel bir durum sergiliyor. Fenerbahçe Süper Lig’de yoluna devam ediyor.Biz böyle görüyoruz en azından.Fenerbahçe taraftarı,kendi evindeki her maçta Trabzonspor’a küfrediyor.Fenerbahçe maçımızdan önce, önemli bir oyuncumuz oynatılmamak için cezaya maruz kalıyor.Takımımız Fenerbahçe maçında eyyam kurbanı oluyor.Bunlar bizim gördüklerimiz.Fakat aslı böyle olmayabilir.Şöyle ki;
Fb taraftarı bize küfrettiğinde bu küfürleri duyuyoruz.Bu hissiyata kapıldığımız için duyduğumuz küfürler demek ki gerçek.Ama küçük çocuğun top hikayesi gibi, duyduğumuz küfürlerde Fenerbahçe’nin kesin olarak var olduğunu anlayamıyoruz.Yani kesin olan şey; ortada bir terbiyesizliğin olduğu.Aynı şekilde; eyyama kurban gittiğimiz maçta, rakip Fenerbahçe gözüküyor.O maçta oyuncularımız meşin yuvarlağa vuruyor.Tek hissettikleri; sertlik hissi.Topun ve ya rakibin maddesi ve ya malzemesi hissedilmediği için,vurduğumuz şeyin ''sert'' olduğu kesinleşiyor.Rakibimiz ve topun varlığı ise hala soru işareti… Yani kesin olan şey;haksızlık yapıldığı.Fenerbahçe, Süper Lig’de oynuyor.Daha doğrusu biz oynuyor görüyoruz.Fakat önceden bahsettiğim gibi; görüntüler yanılgıya düşürebilir.Kesin olarak emin olabileceğimiz tek şey; ülkede şikeye saygı duyulduğu…
Şunlar da tartışılabilir tabi; oynanan Süper Lig gerçekten bir Süper Lig mi? Süper Lig olarak gözükmesi, bunun gerçek olduğunu bizlere ispatlamaz değil mi? Keza marka değeri algısı aslında bir yanılgı da olabilir.
1 Ocak günü açılan bir küçük pankart, işte tam da bu yazıyı yazmama vesile oluyor. ''Sen Aslında Yoksun''. Yani aslında; Fenerbahçe diye bir şey olmayabilir.Ama haksızlık olduğu ortada.Yani Federasyon diye bir algı olmayabilir,ama şikeye saygı duyulduğu ortada… Çünkü ne Fenerbahçe’nin ne de Federasyon’un varlığını kesin olarak ispat edebileceğimiz bir algı hissedemedik henüz biz.
Dipnot: ''Şikeye bir kere olsun af'' heyulası kol geziyor sanki… Bir insan bir adamı öldürür.Bunun cezası ise hapis yatmaktır.Fakat hapis yatmaktan kurtulmanın tek yolu; cinayet anında ve ya sürekli olarak ''akli denge yitikliği'' raporunu mahkeme heyetine sunmaktır.Bunu mahkemeye heyetine sunduğu an,ceza almaktan kurtulur.Ait olduğu yere,olması gereken yere, hastaneye gönderilir. Aynı şey bugün spor gündemimizi meşgul ediyor. ''Fenerbahçe bir defaya mahsus affedilmeli.'' Peki neden? Bunun olması için Fenerbahçe’nin akli dengesinin geçen sene ve ya sürekli olarak bozuk olduğunu ispatlamak gerekir. İşte önümüzdeki süreç de bize bunu gösterecek. Fenerbahçe affedilirse; akli dengesinin yitirdiğini federasyon kabul etmiş olacak. Fenerbahçe’yi düşürmeyi engelleyip, Fenerbahçe’ye deli raporu vermiş olacaklar… O zaman da UEFA haklı olarak deliyi ait olduğu yere,hastaneye(amatör kümeye) gönderecek.
Saygılar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder