Bolu'dan,otobandan,Karabük için saptığınızda, Batı Karadeniz yolculuğunuz başlamış demektir.Karadeniz'in batısı nedir ki? Bize öğretilen derslerin yalancısı olmuş diller alışıktır buna...Karadeniz'in doğusu,ortası,batısı olmaz.O denize kıyısı olan her şehir(inanın İstanbul hariç) nefesini alır denizin içine,ciğerlerine...O yüzden her Karadeniz kıyısı şehir,Karadenizlinin şehridir.Çünkü gittiği zaman yabancılık çekmez.Şehrin yerleşimi,insanın bakışı ve sıcakkanlığı seni sarıp sarmalayıverir...
Benimde Karabük yolculuğum bu heyecanla başladı...Heyecan...Çünkü küçükken gitmiştim akrabalarımın yanına,o güzel şehre...Heyecan, gönlümdeki sert toprağı bile kaydırabilen heyelandı...Karabük yolunda giderken,o heyecan benim yol arkadaşımdı...
Yollardan,Karabük yolundaysanız eğer, o yolun amacı olan şehir,Karabük'e geldiğinizi,emek kokusundan anlarsınız.Kardemir sizi karşılar,bütün ihtişamıyla...Hayran bakışlarınızın sabitlendiği bu büyük fabrika, aslında o şehrin amacı,yaşam alanıdır.O şehirdekilerin yüzde 90'ı ekmeğini ordan çıkarmış/çıkarmaktadır.Emeklisi oranın emeklisi,işçisi oranın işçisidir...Emeğin kokusu ile Karadeniz'in kokusunu harmanlar bu şehir...Bu yüzden insanı da emeğe saygılı insanlardan oluşur...Muhafazakar,sosyal demokrat,radikal islamcı ve ya sosyalist görüşlere sahip kişiler vardır evet...Ama hepsi emeğin anlamını gerçekten bilir...İstanbul hikayedir Karabük'ün yanında bu konuda...
Benim bildiğim,fabrika ile doğan bir şehirdir Karabük...Karabük şehri,bünyesinde pek çok yerden evlat barındırır.Kimisi aslen Giresunlu,kimisi Trabzonlu,kimisi Rizeli,kimisi Bolulu,Zonguldaklı ve nice yerlerden.Kardemir'den bahsetmiştik; işte siz fabrikayı gördükten sonra hemen şehre gireceğinizi sanırsınız ama yanılırsınız.Yanıldıkça şaşkınlığınız da artar.Hani yol biter dert bitmez derler ya; öyle birşey...Yol biter,emek bitmez.Çünkü siz yolda gittikçe fabrikanın ne kadar büyük olduğunu anlarsınız,bu sefer ne zaman bitcek diye şaşırırsınız,ama gelin görün ki amacı Karabük'e insanları ulaştırmak olan o yol biter; dert,emek,çile bitmez...Şehire girdim sanarsınız ama aslında fabrikaya dahil olmuşsunuzdur...Kardemir'e...
Yıllar sonra,Karabük'e,Trabzonsporumun mücadelesini alkışlamak için gittim.Trabzonspor'a olan sevgim,Karabük'e olan hasretimle birleşti.Trabzonspor belki şampiyon olur diye değil,Trabzonspor'un emeğini,emeğin kentinde; Trabzonspor'un alın terini,alın terinin kentinde alkışlamaya geldim.Emeğin kentinde Trabzonspor'u sevdiğimi söylemeye geldim ben...
Akrabalarımın yanında bir gün geçirdim,uzun zamandır yiyemediğim o meşhur ekmeğini,''göbü'' sünü,çok özlediğim ve merak ettiğim akrabalarımın evinde yedim.Her akşam yatarken ettiğim Trabzonspor duasını,orada ettim.
''Hiç bir şey tesadüf değildir.'' diyenlerdenim ben.Bu yüzden,fikstürün son maçının,Trabzonspor'un son maçının,Karabük'te olmasına şans ve ya kura diyemem.İlahi adalet derim,çünkü ilahi güç; Trabzonspor'un harcadığı haramsız emeği,emeğin kentinde alkışlatmak istemiştir benim düşünceme göre...
Maça gelirsek; maçtan önce arkadaşlarımla,abilerimle gezdiğim o güzel yerlerin,o güzel coğrafyanın bende bıraktığı izlenim ile, inançsız geldiğim maç için inanmaya başladım...Emeğin şehri insana,emek verilince hiçbirşeyin imkansız olmadığını,soluduğu havasıyla bile anlatıyor.Bende o havayı çektim içime...ümitsiz geldiğim şehirde ümitlendim.
Maça giderken, o emeğin şehrinde,bazı insanların emeksiz güce saygı duyduğunu,emeğe terbiyesizlik yaptıklarını gördüm.Ama bunu şehir için diyemem kesinlikle.Bence, o şehirde,o gün, konvoyumuza laf attığını zanneden insan evlatları emekçi değildir büyük çoğunlukla...Çünkü emekçi emeğe saygısızlık yapmaz.Emekçi, emeğe hareket sallamaz...
Maç başladığı anda, yanılmadığımı anladım.Şükrettim yaradana...Emek şehrinin çocukları,kupanın gerçek hakedenine destek oldular.Aynı tribünde,yanyana,forma rengimizdeki ortak mavinin aşkına biz maviden önce ''bordo'',onlar maviden sonra ''ateş'' demeye aşık oldular birdaha,birdaha ve birdaha... ''Bu sene kupa Karadenize!'' diye bağırdı Karadeniz uşakları o tribünde, Karadeniz'i kolaylık olsun diye 3 bölüme ayıranlara inat...Maç sonunda bile ''Karadeniz'' diyebildi o bölgenin uşakları...Çünkü dedim ya,iki takımın taraftarları da aynı denize aşıktı,birinin şehri denize sıfır,ötekisinin şehri denizden önce paralel dağla kesilmiş olmasına rağmen...
Maçtan sonra, gözlerimden dökülen yaşları yine o şehir sildi...Arkadaşlarımla sonradan görüşmek için vedalaşırken o da tokalaştı benimle...Üzüntümden, dikiz aynasından ona selam vermeyi unuttum ama ben...O şehre,o şehrin delikanlı taraftarına,o şehrin emeğine selam vermeyi unuttum bir eşeklik edip,ama kim dedi bir daha gitmeyeceğim diye?
Bu yazıyı, emek şehrinin çocukları,Trabzon'a gelmeden önce yazmak istedim.Hislerim ve saygım tazelensin diye...Onlara ''hoşgeldin'' diyebilmek için sebeplerimin ne olduğunu o şehrin çocukları,o güzel takımın güzel taraftarları anlasın diye... Hoşgeldin Karabük'üm!Kardemir'im!Emeğim!Demirim!Çeliğim!
Saygılar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder