Dünyadaki ünlü liglerin geçmişine baktığınızda o ligleri ünlü yapan
takımların tarihlerinin kıyasıya yarışına tanık olabilirsiniz. Aynı
şehirde iki farklı takımın mücadelesine boşuna derbi denmez o
coğrafyalarda. Çünkü; aynı şehrin insanlarının farklı takımları
tutmasının, hatta ezeli rakip olmasının altında bir tarih yatar.
Kimisinin sebebi siyasi fikir ayrılığı, kimisinin sebebi dini
farklılık, kimisinin sebebi ise toplumdaki sınıf kavgası… Geneline
baktığınızda ise bu rekabetin, o ülkenin ligini süslediğini ve
reklamını yaptığını görebilirsiniz. İngiltere, İskoçya, İtalya,
İspanya, Almanya, Arjantin, Brezilya ve daha bir sürü ülke…
Türkiye denilince aklınıza gelen en bilindik ”derbi”
Galatasaray-Fenerbahçe derbisi… Peki ya tarihi? Oluşum süreçleri? Bunun
derbi olmasının altında yatan sebepler? Sanırım büyük bir boşluk bu
soruların cevabı. Ve sanırım Türk futbolunun neden bu kadar altının boş
olduğunun da bir ispatı.
”80 darbesine dönelim…” diyecek kadar yaşım yok. Fakat o dönemin
sağcısı da solcusu da şunu kabul ediyor: ”Darbe bir çok alanda ülke
dinamiklerini statikleştirdi.” Yani o meşhur 80 darbesi için ”Türkiye
gelişimine karşı,Türkiye’ye verilmiş bir miktar kuvvetli afyon”
diyebiliriz sanırım.
Bugün futbol kamuoyuna ve futbolu idare edenlere baktığımızda
gerçekten de 80 darbesinin etkilediği en büyük alanlardan birinin de
spor olduğunu görüyoruz. Paragöz yöneticiler, etik konusunda ciddi
sıkıntısı bulunan hakemler, objektifliğin tanımını bile bilmeyen spor
medyası ve sadece paraya odaklanmış, kendini geliştirmek adına hiçbir
şey yapmayan futbolcular… İşte 80 darbesinin sonucu ve işte 80
darbesinde futbola verilen afyonun bağımlılık yapan etkileri.
Trabzonspor’un piyasaya çıkıp düzeni bozduğu zamanlardan hemen sonra
yapılan darbe yüzünden Trabzonspor’un da olumsuz etkilendiği apaçık bir
gerçek. Statik durumlar içerisinde, dinamizme alışık olan Trabzonspor
gayet zorlandı ve kendisini toparlaması yıllarını aldı. Üstelik 80
darbesi ile Türk futbolunda da hegemonya sağlayacak bir statüko kuruldu.
Başka Trabzonsporların oluşmasına izin verilmedi. Bu statükoyu kuran
kesimlere göre başka Trabzonsporlar oluşsaydı, yani başka Anadolu
takımları da başarsaydı; insanların kendi şehirlerine olan aidiyetleri
artacaktı. Halbuki bu saçma statükoyu kuranlara göre İstanbul takımları
‘bu ülkenin bütünlüğüne’ önemli katkıda bulunuyorlardı… Her bölge ve
ilden İstanbul takımlarının taraftarları olması, hegemonyanın yanı sıra
statükoyu da sürekli kılıyordu. Bu yüzden başka şehirlerin kendilerini
bulmasına izin vermediler.
Trabzonspor bu afallamadan kurtulup kendine geldiğinde ise futbolun
tüm damarlarına duman üflemiş ve kendine bağımlı kılmış dayanıksız ve
teorisiz sistem temsilcilerini gördü. 96’daki rezilliği 80 ‘den önce kim
yapabilirdi? Yapılsa bile, buna olan tepkiler 80’den önce nasıl olurdu,
96’ya kıyasla?
Sistem; kendini yıllar önce sıkıntıya düşürmüş Trabzonspor’a aynı
hakkı tanımamak için elinden geleni yaptı. Ve başardığını sandı. Fakat
unutulan bir şey vardı ki, statik hali sevenler bunu hiç anlayamazdı…
Suyun akması nasıl engellenebilirdi? Suyun yolundan akmasını ancak
geçici olarak engelleyebilirdi insanoğlu. Ve her engelleyişi suya daha
çok potansiyel enerji kazandırırdı ve öyle bir noktaya gelirdi ki suyun
önünde insan dahil hiçbir engel duramazdı. Trabzonspor’un hikayesi de
buna benzer işte… Hatta tıpatıp aynısıdır.
96 yılında şampiyon olması gerekiyordu Trabzonspor’un. Fakat
engellediklerini sandılar. Bu sefer 2000′ li yıllarda daha etkili geldi.
Hazırlıksız yakalanmalarına rağmen, etik bilincinden uzak ve
sıkıştıkları günlerde kullanmak için yetiştirdikleri hakemleri
kullanarak suyun akışına, yani Trabzonspor’un şampiyonluğuna bir kez
daha engel olduklarını sandılar.
Fakat sene 2011 olduğunda… Artık önünde durulamayacak bir potansiyel
güce sahip Trabzonspor vardı ve nankör insanoğlunun sistemi bunu inatla
engellemeye çalıştı… Sonuç? Söyleyelim; patlama yaşandı. Bugün,
Trabzonspor sistemi etkiledi ve erteledi… Sistem bugün, geçen sezondan
dolayı hala bir telaş içerisinde. Trabzonspor, darbeden sonraki
hegemonyayı sonunda yerle bir etti ve onu tüm Avrupa’ya rezil etti. Öyle
ya, tüm Avrupa’ya sisteme karşı nasıl başarılı olduğunu ispat etti.
Sistem’in ise yapacak hiçbir şeyi yok… Çünkü; yıllardır kendi
durumunu kollamak için insanlara verdiği afyonların etkisinde kalmanın
dezavantajını yaşıyorlar. Trabzonspor bu afyonun etkisinden kurtuldu ve
karşısında afyon ile uyuşmuş bir sistem var. Ve Trabzonspor için bunu
yerle bir etmek hiç de zor değil. Olmadı da.
Kim ne derse desin, bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ve
artık Türkiye liginde de gerçek anlamda takım tutmanın sebepleri ve
gerekçeleri araştırılacak. Hatta üzerine tezler yazılacak. Kitaplar
insanların önüne sunulacak. Trabzonspor’un mücadelesi,yıllar geçtikçe
Avrupa başta olmak üzere tüm dünyada ün bulacak ve kendisine hayran bir
kitle oluşturacak.
Saygılar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder