Şimdi sen gidiyorsun ya…Herşey sana benzeyecek. Her memleket
hasretimde, sana olan hasretim yakacak üzgün yüreğimi. Şimdi sen
gidiyorsun ya; Hiç olmamış kadar yalnız hissederken kendimi, aynı
zamanda kendimi kahrediyor olacağım. Şimdi sen gidiyorsun ya hani; işte
ben hep senin gitmemiş halini seveceğim…
Memleket hasretini dindiren şeydi elbette bordo-mavi renklerin. Bir
çok kere söylenmiştir elbet ama tekrar edilmesi gereken şudur ki; senin
lisanslı ürünün bile diğerlerinden farklıdır… Annelerin ördüğü kazaklar
misali.
Sana biz böyle alışmadık mı?
Seni biz hep hırçın olarak sevmedik mi?
Her isyanımızda,yanımızda seni görmedik mi biz?
Yoksa biz sana,fazla mı yüklendik?
Yoksa biz çok mu farklı gördük seni?
Hayır. Kesinlikle hayır. Çünkü eğer gördüğümüzden farklı olsaydın,
bir çok kez anlardık bunu…Sadece biz değil, bizden büyük yaşa sahip
olup, sana bizden daha uzun zamandır sana aşık olanlar da…
Peki şimdi sen ne yapıyorsun?
Neyin peşinden gidiyorsun böyle?
Gittiğin yoldan biz gelemeyiz ki. Yemin ederim ki gelemeyiz. Gitme ne olur…
Girme o yola. Kurbanın olayım. Biz seninle beraber kafa tutmadık mı o
yoldan gidenlere… ‘Hayatta her şey menfaat için mübahtır’ diyenlere…
Gitme o yola ne olur…O yola karşı direncimizde en büyük dayanığımız
sendin.
Biz kimdik peki?
7′den 70′e senin bağladığın yürekler…Şimdi sen o yürekleri yalnız
bırakma, gitme…Menfaati hayatın en önemli parçası görenlerden olma. Biz
böyle öğrenmedik çünkü, bize böyle öğretmediler…Bize direnmeyi
öğretenler de sana aşık vallahi. Sen sana aşığı bırakma, seni senden çok
düşüneni bırakıp menfaatçiler dünyasında çıkar kovalama…Bunları
yazarken bile utanıyorum düşün, girme o yola.Kahretme bizi.
Kupası…Parası… Artık bunların zerre önemi yok. Evet önemliydi benim
için bunlar; ama felsefemin yanında bir hiçti. Sen şimdi bu yok pahasına
şeyler için düşünceni terketme…Gitme o hırsızlığı reva görenlerin
peşinden. Susma…Sustukça şeytan olacaksın. Biz seninle şeytanları
kahretmiştik halbuki…Bunlar bir şey mi? Biz seninle nice şeytanları
devirmiştik…
Kayıp akıllar mağarası onların mekanı…Bakma güzel dört duvarla
örüldüğüne. İnan ki, her gece yatmadan önce sana dua eden binlerce
yüreğin evindeki rutubetli duvarlar daha onurlu. İnan…İnanmana da gerek
yok aslında, bildiğin şeyler bunlar. Buralardan yükseldin sen.
Hatırlaman yeterli…
Gitme diyorum ama gidiyorsun…Şimdi sen gidiyorsun ya, herşey sana
benzeyecek. Baktığım her bir tarafta seni hatırlayacağım. Şimdiki seni
değil ama, anılarınla büyüdüğüm seni. Gerçek Trabzonspor’u… 4 Büyükten
biri olduğunu iddia eden değil, ispatlamaya çalışan değil, İstanbul’a,
paraya, çıkara karşı koyan Trabzonspor’u… Gülme bana ne olursun… ‘Artık
endüstriyel futbol devri’ deme bana. Bari sen deme… Sen dik dur,
menfaatinden önemlidir duruşun. Menfaatini kaybetsen, sonsuz küme de
düşsen canın sağolsun. Sen dik dur yeter…Uyma onlara. Daha doğrusu
uymasaydın keşke…
Daha fazla ağlatma bizi. Bizler senin inatçı çocuklarınız…Hani o dik
yokuşlarında horonu öğrenenlerin çocukları,torunlarıyız…İnatçı
toprakların inatçı çocukları seni bırakmayacak…Bunu da unutma.
Saygılar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder