Not:Bu yazı Trabzonspor taraftarı Mustafa Çelik ve Galatasaray
taraftarı Fatih Çalışkan’a atfedilmiştir. Ruhları şad, mekanları cennet
olsun.
Gün 22 Nisan… 2012 ve ya 2011 hiç farketmez. Neden mi? Nedeni o an
bilinmez, bilindiğinde ise sebebi söylenmek istenmez. Aradaki zaman
dilimine tam olarak 1 sene der yeryüzünde yaşayan insanlar. Aynı
zamanda aradaki zaman dilimi tam anlamıyla 1 senedir, toprak altına
düşmüş canlar için de…
1 yıl aralıkları bulunan, bu iki ”22 Nisan” ı birbirleriyle benzer
kılan güzel ve acı özellikler mevcut. Farklı renklerin yüreklerine, aynı
acının düşmesine sebep olan acı özellikler unutulamayacak derecede
hafızalarda kalır. Kalacaktır da… Acısı yeni olan bilmez, yüreğine taş
basan bilir.
Güneşli bir sabah ve çok güzel bir hava… İstanbul’un sevdiği bir
bahar günü. Gerçek anlamda günü yorucu geçirebilecek, bir çok şey
yapılabilecek kadar güzel bir hava ve akşamında önemli bir maç. Çok
önemli bir maç. Maalesef ölüm-kalım meselesi sayılabilecek kadar.
Günün tüm güzelliğini temsil edecek bir galibiyet ve ya o güzelliği
unutturabilecek bir puan kaybı… 22 Nisan’ı tanımlayabilecek bir maç
skoru. Dedim ya 2011 ve ya 2012 hiç farketmez…
2011′e dönersek… Uzun lig maratonunun son haftalarında bir
Eskişehir-Trabzonspor maçı. Maçtan önce, önceki maçlar için gelişen
çeşitli saha dışı olaylar Trabzonspor taraftarının kulağına gelmekte,
dilden dile dolaşmakta. Fakat ne yazık ki Trabzonspor taraftarının
kulağına gelen bir çok duyum, haber, olay vb. şeyler ülkenin tam
bağımsız ve objektifoğlu objektif(!) spor medyasının yanından
geçmemekte… Fenerbahçe 2010-2011 yılında muhteşem bir galibiyet serisi
yakalayarak efsaneleşmeye(!) devam etmekte.
Eskişehir maçı öncesi, Eskişehir’den kulaklara gelen duyumlar
yanında menajerlerin, poşet-çanta ikilisinden birini elinde tuttuğu
şekilde çekilen fotoğraflar. Ve ne yazık ki bu fotoğraflar yine spor
medyasını ilgilendirmemekte… Doğru ya! Spor medyası sadece saha içiyle
ilgilenmekte!
Maç başlangıcı ve maç esnasında yaşanan ülkeme has, ama evrensel
futbola ters kararlar… Saha içi kusmalar, saha dışı çiftetelliler… Ve
maç sonunda Trabzonspor’un puan kaybedişi. Eskişehir tribününde
Fenerbahçe bayraklarının dalgalanışı… Eskişehir sokaklarında Fenerbahçe
kutlamaları… Üstelik Trabzonspor’a ait verilmeyen iki nizami golü
”Burası Türkiye” diyerek tanımlayabilecek bir arsızlık ile.
Bu rezalete dayanamayan bir adam. Yaşı hiç mi hiç önemli değil.
Dayanamamasının sebebi yaşı değil çünkü, adamlığı… Vücudunda pompa
görevi gören hayati bir organının yeryüzüne isyanı ve gittikçe
sıkışması. Ardından hafifçe kapanan gözler ve etrafın telaşı… Gözlerin
kapanışı ve ya açık durmak için direnişi… Yıllar boyu ülkede pek çok
haksızlık görmüş gözlerin; kalbe ilk defa bu denli katılışı ve kalple
birlikte duruşu… ”Ölüm” dedikleri şeye geçiş; halbuki ölüm,bu
topraklarda sadece kurtuluşu simgeleyebilir.
Ertesi sabah, adaletin ufaklığını gösterircesine küçük puntolarla
geçilmiş bir haber; üzerinde Fenerbahçe’nin haklı(!) zaferini gösteren
büyük bir fotoğraf… Küçük puntolu haberdeki trajikomik özet:
”Trabzonspor taraftarı Mustafa Çelik puan kaybı yaşanan maç sonrasında
geçirdiği kalp krizi ile hayatını kaybetti.” Arkasından ağlayan binlerce
Trabzonspor taraftarı… Evet, isyan maç sonrası değil, ölüm haberinin
ardından daha da ağır bastı o gün… 22 Nisan’ın ertesi 23 nisan’da… ”Bu
kadar açık şikenin olduğu bu ülkede; bu kadar alçak manşet olabilirdi
ancak.” dercesine bir isyan.
Yaradana edilen dualar, ilahi adalet tecellisi içindi. Hiç unutmadı
Trabzonspor taraftarı, duasında bile tecrübeliydi çünkü. 96 da başına
gelenin aynısı olmayacağını bile bile, o günden ders almışcasına dua
ediyordu. Biliyordu kabul olacağını. Ve oldu da… 3 Temmuz sabahı, dualar
kabul, haksızlar rezil oldu.
3 Temmuz’dan bu yana yaşanan süreç; Türk adaletinin de, basınının
da, insanının da ne kadar yozlaşmış olduğunu gözler önüne sererken,
ilahi adalete güvenenlerin içerisindeki rahatlık hep var oldu… Fakat; 22
Nisan 2012′de bu gönül rahatlığı başka bir ölüm haberiyle 1 saniyede
1 sene geriye götürdü, bu acıyı önceden çok defa yaşamış bordo-mavi
yürekleri.
Galatasaray-Fenerbahçe maçı ardından hayata gözlerini yuman Fatih
Çalışkan; 22 Nisan 2011 ‘ i hatırlattı acı şekilde Trabzonspor
taraftarına. Fenerbahçe yönetiminin teşvik ile rakibine puan
kaybettirdiği maçın ardından, hayata gözünü yuman Mustafa Çelik’in
ardından, Türk adaleti, insanı,basını ve lirası yüzünden ligde tutulan
Fenerbahçe’nin Galatasaray ile maçında bir can daha gitti. Düşünebiliyor
musunuz? Oynanmaması gereken bir maçta bir ana ve babanın gözünden
sakınarak yetiştirdiği bir canın dünyaya veda edişi… Adalete ve düzene
isyan…
22 Nisan 2011 ve ya 22 Nisan 2012 hiç farketmez… Neden mi? Nedeni o
an bilinmez; bilindiğinde ise sebebi söylenmek istenmez. Çünkü nedeni
ölümün ortaklığıdır. Oynanmaması gereken bir maçın sebep olduğu bir
ölüm ve tam 1 sene öncesinde teşvik ile gasp edilmiş bir maç yüzünden
ölüm… Böyle oluyordu farklı renklerin aynı tarihte vedası demek ki.
Galatasaray camiasının başı sağolsun. Bu acıyı en son geçen sene
yaşamış; fakat tecrübesi sadece geçen sene ile sınırlı kalmayıp
öncelerden de bu ölümlerin acısını içine atmış Trabzonspor taraftarı
olarak diyoruz ki; maalesef acınızı hiç unutamayacaksınız. Hiçbir 22
Nisan günü dün maçtan önceki gibi gülemeyeceksiniz. Hiç bir maç
galibiyeti bu acıyı size unutturamayacak. Maalesef bu acı size
endüstriyel futbolun attığı bir faça yarasından da ağır bir yara
olacak,maalesef hiç kapanmayacak. Hep kanayacak. Sadece Galatasaray
camiasının da değil tabii temiz futbol uğruna dilek tutan, dua eden
herkesin başı sağolsun. Maalesef katiller para kazanmaya devam ediyor.
Kahrolsun endüstriyel futbolun yalakası olmuş düzen savunucuları.
Kahrolsun endüstriyel futbolun albenisini oluşturan yayıncı kuruluşun
çıkarları. Kahrolsun insan canından daha önemli görülen paraya tapan
beyinler. Kahrolsun maç sonucu manşetini ölüm haberinden önemli gören
editörler. Kahrolsun kirlenmiş futbolun varlığını dileyenler. Kahrolsun
o ana ve babaya acı çektiren zihniyet. Kahrolsun kirlenmiş nefs ve
iradeniz. Kahrolsun o pislik karar alma mekanizmalarınız. Kahrolsun
kapı arkasındaki gülüşleriniz. Kahrolsun renkleri birbirine düşman
kılan zihniyet. Kahrolsun farklı renklerin 1 sene ara ile aynı acıyı
yaşamasına sebep olanlar. Kahrolsun kirlenmiş Türkiye’nin simsiyah
endüstriyel futbolu…
22 Nisan gününde hayatını kaybeden Mustafa Çelik ve Fatih Çalışkan’ı rahmetle anıyoruz. Allah rahmet eyleye.
Saygılar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder