Çok uzun yıllar olmuştu takımı Avrupa arenasında seyretmeyeli. Ben bir
genç Trabzonsporlu olarak şanslıydım ama gençliğinde Trabzonspor’u
Avrupa’da seyretme şansına hiç sahip olamamış olanlarımız vardı. Büyük
bir hasret giderdik hep beraber. Yaşlısı maziyi, genci ise hayallerini
tekrar hatırladı. Sanırım bu sayede küçük yüreklerine büyük bir aşk
sığdırmaya çalışan kardeşlerimiz, Trabzonspor’un ne olduğunu şimdiki
yaşlarından tecrübe edebildi. Onlar da şanslıydılar; çünkü ”başarının
her şey olduğu sanılan” bu ülkede, Trabzonspor’un başarısız olduğunu
düşünüp küçük yaşta İstanbul’a hayran olan o kadar çok küçük hemşerileri
vardı ki önceleri…Onlar en azından başarının ne olduğunu değil, aynı
zamanda nasıl kazanıldığına da şahit oldular.
Şubat ayını Avrupa liglerinde görmek…Üstelik arap saçı bir lig
düzeninde iken Şubat’a kadar gelebilmek bir başarıdır. Fakat şu da bir
gerçektir ki, bu takım Şubat’tan öteye de gidebilirdi. Mart’ı, kim bilir
Nisan’ı da görebilirdi… Sanırım hepimiz bu noktada en büyük hatanın
yönetim zafiyetinden kaynaklandığında da hemfikirizdir. Keşkeleri
sevmesek de bu durumda keşke demeden kendimizi alamıyoruz. Eksik olan
noktalar görmezden gelinince, Şubat’tan öteye gidemedik…Olsun, yaşlısı
maziyi, genci hayalleri, küçüğü heyecanını inanıyorum ki önümüzdeki
yıllarda çok da uzun süre beklemeden Şubat’a, Mart’a kim bilir belki de
Nisan’a taşıyacak…
Şubat’ı gördüğümüz bir diğer nokta da, malum şike süreci. Binlerce
satır ve bu binlerce satırın yer aldığı yüzlerce sayfanın oluşturduğu
bir iddianamenin bile sonuçlandıramadığı bir şike davası sanırım ancak
bizim gibi ülkelerde olabilir. Dünyadaki spor hukukçuları eminim ki
önümüzdeki yıllarda bu iddianameyi öğrencilerine en iyi örnek diye
sunacakken, bir ülkenin sözde spor adamlarının rantlarını koruma hevesi
ancak böyle bir ülkede olabilir…
Her zaman eşsiz bir millet olduğumuzu söyledik durduk, bu da eşsiz
bir millet oluşumuzun en büyük ispatıdır. Benzemez kimse bize. Çünkü biz
iki zıt durumda bile Şubat’ı gördük…
Saygılar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder